Konstantinopolis’in
muhasarası 2 haftadır şiddetle devam etmekte iken, tonlarca gıda ve çeşitli
iâneleri hâvî 3 büyük Ceneviz kalyonu Osmanlı donanamasını geçerek Haliç’e girmeye
muvaffak olmuştu. Bu hâdise, Roma cânibini şandân u handân ederken, Osmanlı
tarafına Tursun Beğ’in deyişiyle “fütûr ve perişânî” salmıştır. Tâcizâde ise
askerin bölük pörçük olduğunu yazar aynı vakıayı anlatırken.
Gemilerin
arkasının geleceği, daha büyük bir Haçlı donanmasının yolda olduğu haberleri de
kara bulutları tahrik etmektedir. Bir bozgunun eli kulağındadır ki, bu sırada Molla
Akşemseddin’in mektubu çıkagelir:
Hüve’l-Muizzü’n-Nasîr
Tahiyyât-ı
zekiyyât ve teslîmât-ı sâfiyyât iblâğ kılmaktan sonra Cenâb-ı Kerîm’e ma‘rûz
oldur ki, bu hâdise ki ol gemi ehlinden oldu. Kalbe hayli tekessür ve melâlet
getirdi. Bir fırsat görünürdü, fevt olduğuna gayretler geldi. Biri gayret-i dîn
ki, kâfirler ferah olup şemâtet-i a‘dâ olundu. Ve biri bu ki, mübârek vechinize
noksan re’y ve ‘adem-i nifâz-ı hükm nisbet olmak ve biri bu ki, bu za‘îfe, ‘adem-i
isticâbet-i du‘â nisbet olmak ve tebşîrimüz gayr-i mu‘teber olmak. Ve dahî
mahzûr çok. İmdî müsâhele ve rıfk gerekmez. Bunun gibi bâbda, istiksâ idüp
kimden bu tahallüf ve ‘adem-i ikdâm oldu bilüp, ‘ukûbet-i ‘azîme gerek. Azl gibi
ve ta‘zîr-i şedîd gibi. Eğer olunmaya, yarın bir gün kal‘aya hücûm edecek ve hendek
doldurmalı olacak, tehâvün ederler. Bilürsüz, ekseri, yasak müslümanıdır. Allah
içün canını ve başını koyan azdan azdır. Meğer ki bir ganîmet göreler,
canlarını dünyâ için oda atalar. İmdî mercû ve mütevekka‘ oldur, cidd ü cehd
bi-kaderi’l-istitâ‘a, hem fi‘len ve hem emren ve hükmen ve kavlen idesüz ve
bunun gibiye râci‘ olanı bir merhameti ve rıfkı az olan kimseye buyurasız. Teşdîd
ve tağlîz ede, kemâ yenbağî. Ve hem asl-ı şer‘îsi vardır. Kâlellâhu te‘âlâ: “Yâ
eyyühe’n-nebiyyü câhidi’l-küffâra ve’l-münâfikîne ve’ğluz aleyhim”
Bir
aceb nesne vâki‘ oldu. Melâletle otururken Kur’ân-ı ‘Azîme tefe’ül etdik.
Sultânü’s-sâdât Ca‘fer-i Sâdık işâreti üzere bu âyet geldi: “Va‘adallâhu’l-münâfikîne
ve’l-münâfikâti ve’l-küffâra nâre cehenneme hâlidîne fîhâ. Hiye hasbuhum ve
la‘anehumullâhu ve lehum azâzun mukîm” İmdî ol varmayanların bâtını Müslümân
değildir. Hükm, münâfikîn de, kâfirle azâb-ı cehennemde mukîm olmakdır. Demek
işâreti düşdü, bes teşdîd-i maslahat göründü. Himmet idesüz. Âkıbet hacâletle,
inkisârla gitmeyevüz. Belki ferah ve mansûr ve muzaffer gidevüz bi-‘avnillâhi ve
nusretihî âmîn. İmdî gerçi “El-‘abdu yüdebbiru vallâhu yukaddiru” kazıyyesi
sâbitdir. El-hükmü lillâh. Velâkin elinden geldikçe cidd ü cehdini kul, taksîr
etmemek gerek. Resûlullâhın ve eshâbının sünneti budur. Ve dahî melâletle Kur’ân
okuyup yatmak vâki‘ oldu. Şükr Allâhü te‘âlâya, envâ‘-ı vechle lutuflar edip
beşâretler oldu ki çok zamandır onun misli olmadıydı. Tesellî-yi tâm hâsıl oldu.
Ve bu sözleri söylediğimiz, hazretinize fuzûl-i kelâm ‘addolmaya. Sevdiğimizdendir
hazretinizi!