İstanbul
Eyüp Sultan’da İdris-i Bitlisî tepesinde (Pierre Loti de diyenler vardır)
gözlerden ırak, mezarlar arasında 277 yaşında bir tekke vardır. Bu tekke,
devletin muhtelif kademelerinde vazîfe icrâ ederken bir hac ziyaretinde Mekke-i
Mükerreme’de, Muhammed Ma‘sûm Fârûkî Hazretleri’nin (v.1668) halîfesi, Ahmed
Yekdest Cüryânî (v. 1707) hazretlerine intisâb eden Murtazâ Efendi
(v.1747) tarafından bir Nakşî tekkesi olarak 1745 senesinde inşa ve
vakfedilmiştir. Murtazâ Efendi, tekkenin vakfiye metninde şunları söyler:
“Medîne-i
Eyyûb el-Ensârî’de binâ ve ihyâ eylediğim zâviye, latîfe-i Nakşibendiyye
fukarâsına meşrûta ve meşâyih-i Nakşibendiyye’den bir kimse şeyh olup, yevmî on
akçe meşîhat vazîfesine mutasarrıf olup, binâ olunan beş bâb odanın birinde
sâkin ola. Şeyh olan kimse fevt oldukda, meşâyih-i Nakşibendiyye’nin münâsib
gördükleri bir kâmil-i tarîk ve okur-yazar, mezheb-i Hanefiyye’den bir ehl-i
takvâ kimse, mütevellî arzı ile şeyh ta‘yîn oluna.”
Murtazâ Efendi’nin Tekkenin Hazîresindeki Kabri
Murtazâ Efendi’nin Kabir Taşındaki Yazı
Murtazâ
Efendi’nin 1747’deki irtihâlinden sonra, o sıralar Türkistan’dan gelip
La‘lîzâde Abdülbâkî Efendi’nin yaptırdığı Kalenderhâne tekkesinde ikâmet eden Şeyh
Abdullâh Kâşgarî Hazretleri (v.1760), Murtazâ Efendi’nin tekkesinin
ilk şeyhi olarak vazîfeye başladı ve 13 sene şeyhlik yaptı.
Kendisi,
Ubeydullâh-ı Ahrâr Hazretleri’nin halîfesi Mevlânâ Muhammed Kâdî tarîkiyle
Mevlânâ Azhar Kâşgarî’nin halîfesidir. 17 yaşında bu zâta intisab etti, bir kaç
yıl sonra hocasının da izniyle 40 sene çeşitli İslam şehirlerini gezerek
oralardaki evliya ve ulemâ ile ihtilât eyledi. En son olarak İstanbul’a geldi.
Murtaza Efendi Dergâhı’nın bir ismi de bundan sonra, bu zât ve neslinden
kimselerin uzun yıllar bu tekkede şeyhlik yapması hasebiyle “Kâşgarî Dergâhı”
oldu. Hatta Dergâhın Hüsam Efendi sokağı tarafındaki kapısının üstünde o
yıllardan kalma çok güzel bir levha vardır ⤵️
Levhada
şunlar yazar: Tarîkat-i Aliyye-i Nakşibendiyyeden Kâşgarî Dergâh-ı Şerîfi
Abdullah Kâşgarî Hazretleri’nin Tekkeye Şeyh Ta‘yîni Evrakı,
BOA-Cevdet Evkâf Nr.4520
Abdullah
Kâşgarî Hazretleri’nin “Risâle-i Hakkıyye” adlı Farsça eseri, Simurg
kitabevi tarafından Dr. Güller Nuhoğlu’nun tezi olarak neşredilmiştir. Bu
kitapta Abdullah Kâşgarî Hazretleri tasavvufun gâyesi, Nakşibendiyye
tarîkatinin âdâbı ve kısaca kendi hayatından bahsetmektedir. “Risâle-i
Hakkıyye”den iki iktibâs:
“Bu yüce
yolun ilk şartı tevbe ettikten sonra kâmil ve mükemmil bir şeyhe
teslîmiyyettir. Daha sonra Hakk’ı arayanlar için Peygamberin getirdiği dîne
tâbi‘ olmak, bid‘at ehlinin sohbetinden, şüpheli lokmadan sakınmak, az yemek,
az uyumak, az konuşmak ve zikre ber-devâm olmak lâzımdır.”
“Nefs-i
emmâre demire benzer. Açlık ateşinde eritilir, fakr dükkanında parlatılır ve
uykusuzluk halvethânesine hapsedilir. “Lâ ilâhe illallâh” kılıcıyla nefsin başı
kesilir. Ondan sonra Hak’tan başkası gönülde kalmaz. O zaman demir, aynalaşır,
Allah’ın cemâlinin nûru parlar, gönül gözü tamâmen açılır ve Allah’ın cemâl
nûrunu gönül gözüyle görür.”
Abdullah
Kâşgarî Hazretleri’nin Risâle-i Hakkıyye Nâm Eseri
Abdullah
Kâşgarî Hazretlerinin 1760 senesindeki vefâtından sonra, oğlu ve halîfesi
Ubeydullah Kâşgarî Hazretleri dergâhın post-nişîni oldu. Kendisi de 10 sene
müddetle bu vazîfeyi şerîfeyi deruhte etti. Sonra 1770 sene-i mîlâdiyyesinde
dâr-i cinâna azm eyledi ve peder-i âlîlerinin yanına defn olundu.
Abdullah ve
Ubeydullah Kâşgarî hazerâtının dergahın bahçesindeki türbesinin içi
Abdullah
Kâşgarî Hazretleri’nden sonra, Süleymâniye Medresesi’nde müderrislik de yapmış
ve sonraları Abdullâh Kâşgarî Hazretleri’ne intisâb etmiş olan Îsâ Geylânî
Hazretleri, 1791 senesindeki vefâtına kadar 21 sene müddetle dergâhın
şeyhlik vazifesini üstlendi.
Zamânının
hürmet edilen, güzîde şahsiyetlerden biri olan Şeyh Îsâ Geylânî Hazretleri’ni
Sultan III. Mustafa (1757-1774) ve oğlu Sultan III. Selim Han (1789-1807), ara
sıra tekkeye onu ziyâret etmek için gelirlerdi. Şeyh Îsâ Geylânî Hazretleri’nin
1791’de 90 yaşında vefâtında Sultan III. Selîm Han çok müteessir oldu. Kabr-i
şerîfinin üstüne merdivenle çıkılan, binası kârgîrden ve ahşap saçaklı bir
türbe yaptırdı.
Şeyh Îsâ
Geylânî Hazretleri’nin Türbesi
Şeyh Îsâ Geylânî Hazretleri’nin Türbe Kitâbesi
Îsâ Geylânî Hazretleri’nin Türbe Kitâbesi Latinizesi
Şeyh Îsâ
Geylânî Hazretlerinin irtihâlinden sonra, Abdullah Kâşgarî Hazretleri’nin
dâmâdı Şeyh Çelebi Mehmed Efendi (v.1793) dergâha post-nişîn oldu ve 2
sene sonra 63 yaşında o da dâr-ı bekâya irtihâl eyledi. Kabri dergâhın
hazîresindedir.
Ondan sonra
yine Abdullah Kâşgarî talebelerinden Hâce İsmâîl Efendi (v. 1797),
dergâhın 5.şeyhi olarak 4 sene vazife yaptı. Hâce İsmâîl Efendi ve
dervişlerinin 1796 senesinde Topkapı Sarayı’ndaki Ağalar Mescidi’nde hatm-i
hâcegân âyîni yaptıkları, pâdişâha duâlar ettikleri menkûldur. Akabinde Sultan
III.Selîm Hân da Şeyh Efendiye hil‘at ve dervişâna da atiyyeler bahş etmiştir.
Kabr-i şerîfleri dergâha girilen kapının sağ tarafındaki küçük hazîrededir.
Vefât-ı Şeyh
Hâce İsmâîl Efendi’den sonra, dergâhın meşîhati Hâce İsmâîl Efendi’nin 21
yaşındaki oğlu ve dergahın ilk Şeyhi Abdullah Kâşgarî Hazretleri’nin de
kızından torunu olan Abdullah Efendi’ye (v.1798) naklolundu. Kendisi 14 ay
mümted ber-hayât olup, 22 yaşında bu âlem-i fânîden âlem-i bâkîye sefer eyledi.
Vefât-i Şeyh
Abdullâh Efendi’den sonra, dergâhın meşîhati, merhûm ve mağfûr Îsâ Geylânî
Hazretleri’nin mahdûmu Hâce Lütfullah Efendiye (v.1805) intikâl
etti. 1801 senesinde, şeyhlik vazîfesine münâfî bir hâl ile ithâm edilerek
şeyhlikten çıkarıldı ve dergah, bundan sonra 3 sene müddetle vekâletle idâre
edildi. Lütfullah Efendi 1805’te vefat ettikten sonra cenâzesi babası Îsâ
Geylânî Hazretlerinin türbesinin arkasındaki hazîreye defnolundu.
1805
senesinde dergâhın 8. şeyhi olarak ezkadîm 22 yaşında iken vefat eden Abdullah
Efendi’nin kardeşi, ve dergâhın ilk şeyhi Abdullah Kâşgarî Hazretleri’nin
kızından torunu olan Mehmed Eşref Efendi (v.1841) 14 yaşında iken ta‘yîn
olundu. Fakat o zaman yaşı küçük olduğundan ilk yıllarında Hüdâverdi Efendi ona
vekâlet etti. Şeyh Mehmed Eşref Efendi 1841 senesindeki vefâtına kadar 36 sene
müddetle dergâhın meşîhatinde bulundu.
Ondan sonra
dergâhın şeyhliğine Mehmed Eşref Efendi’nin oğlu Mehmed Âşir Efendi (v.1902)
getirildi. Kendisi aynı zamanda Meclis-i Meşâyıh azâsı olması hasebiyle
dergâhın ehemmiyeti de bir nebze artmıştır. Kabri, Eyüp Kalenderhâne tekkesi
hazîresinde La‘lîzâde Abdülbâkî Efendi’nin kabri yanındadır.
Dergâhın
bundan sonra meşîhatine Bahaeddîn Efendi (v.1918) ta‘yîn olundu ise de
kendisi tekkenin vakıf şartlarına münâfî görülen ahvâlden ötürü Sinop’a
sürüldü. Daha sonra affedilen Bahaeddin Efendi İstanbul’a geri dönmüştür.
Kâşgarî
Dergâhı Hazîresi
Nihâyet 1919
senesine gelindiğinde, 4 sene evvel memleketi Van’dan düşman tasallutu
sebebiyle ailesi ile hicret etmek mecburiyetinde kalan ve
Musul-Adana-Eskişehir’de farklı müddetler ikamet ettikten sonra en son olarak
İstanbul’a muhâciren gelen Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri (v.1943),
kısa bir müddet Eyüp Sultan’da Ebussuud Efendi medresesinde ikâmet
ettirildikten sonra Kâşgarî Dergâhının münhal olan meşîhatine Sultan Vahîdeddîn
Hân tarafından ta‘yîn edilmiştir.
Seyyid
Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri, 1860 senesinde Van’ın Başkale kazâsında tevellüd
etmiştir. Kıymetli bir ulemâ ailesinden gelmektedir. Tarîkatte pîri Seyyid
Fehîm Arvâsî Hazretleri’dir (v.1896). Kendisi 1915 senesine kadar
ailesinden gelen vâridâtı, kurduğu medresedeki talebelerin her türlü
ihtiyaçlarına sarfederek İslâmiyete ve millete büyük hizmetler etmiştir.
1915’te vuku bulan Ermeni işgalinden sonra memleketinden hicret ederek 1919’da
İstanbul’a gelmiştir. Kendisinin kısa bir târihçe-i hayâtı için Prof. Dr. Ekrem
Buğra Ekinci’nin şu videosunun seyredilmesi şâyân-ı tavsiyemizdir: https://www.youtube.com/watch?v=oPqTy1iZ5X4
Yine Prof.
Dr. Ekrem Buğra Ekinci’nin “Hayat ve Hatıralarıyla Seyyid Abdülhakîm Arvâsî”
isimli kitabı, Abdülhakîm Efendi’nin hayâtı-sohbetleri ve Kâşgarî Dergâhı
hakkında etraflı ma‘lûmâtı hâvî çok kıymetli bir eserdir: https://www.arisanat.com/seyyid-abdulhakim-arvasi—prof.-dr.-ekrem-bugra-ekinci-9786055021603
Seyyid
Abdülhakim Arvâsî Hazretleri Kâşgarî Dergâhında
Seyyid
Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri, 1943 senesine kadar bu dergâhta ailesiyle beraber
yaşamış ve etrafında entelektüel çevreden kendisini seven bir çok zat
toplanmıştır. Bunlardan en meşhuru, son devirde insanları reformist
propagandalardan muhafaza etmek için ve dîn-i mübîn-i İslâm’ın doğru i‘tikâdını
neşr etmek için bir çok eser te’lîf eden Hüseyin Hilmi Işık Efendi
(v.2001)’dir. Kendisi, yazmış olduğu Tam İlmihal Se‘âdet-i Ebediyye adlı
eserinde, Abdülhakîm Efendi ile tanışmasını ve sohbetlerinde duyduğu hazzı şu
şekilde anlatıyor:
“…..(Yâ
Rabbî! Sana inanıyorum. Seni ve Peygamberlerini seviyorum. İslâm bilgilerini
öğrenmek istiyorum. Beni, din düşmanlarına aldanmakdan koru!) diye
yalvardım. Allahü teâlâ, bu ma’sûm ve hâlis düâmı kabûl buyurdu. Kerâmetler,
hârikalar hazînesi, ilm deryâsı Abdülhakîm Efendi, önce rü’yâda, sonra
câmi’de [Bayezid Camiinde] karşıma çıkdı. Beni, cezb etdi. Eczâcı mektebinde
talebe iken, Bâyezîd câmi’i şerîfinde va’zlarına, sonra evine gitdim. Bana
acıdı. Sarf, nahv, mantık, fıkh öğretdi. Çok kitâb okutdu. Fransızca Maten
gazetesine de abone etdirdi. Arabî ve fârisî öğretdi. (Emâlî kasîdesi)ni,
(Hâlid-i Bağdâdî dîvânı)nın bir kısmını ezberletdi. Sohbetleri o kadar
tatlı, o kadar fâideli idi ki, çok def’a, sabâhdan gece yarısına kadar yanından
ayrılmazdım. Şimdi, o sohbetleri hâtırladığım ânlar, hayâtımın en zevkli
dakîkaları olmakdadır.” (S.E. sf.4)
Abdülhakîm
Efendi Zamanında Kâşgarî Dergâhı’nın Girişi -1942-
Abdülhakim
Efendi, bu müddet boyunca önce Yavuz Sultan Selim Cami yakınındaki
Medresetü’l-Mütehassısîn’de tasavvuf kürsîsi hocalığında bulunmuş, medreselerin
lağvından sonra çeşitli İstanbul camilerinde tefsir dersleri ve çeşitli vaazlar
yapmıştır. Bu cami derslerinin en uzun müddetle ve en sık olanı Bayezid
Camisi’ndedir. 1919 senesinde Fatiha-i şerîfeden başlayıp 1937 senesinde Sûre-i
Nâs ile toplam 3 farklı tefsîrden yararlanarak bütün Kur’ân-ı Kerîmin tefsîrini
okutmaya muvaffak olmuştur.
Abdülhakîm
Arvâsî Hazretleri yıllarca bu maksûrede insanlara va‘z u nasîhat eyledi
Seyyid
Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri vaazı olmadığı cuma günleri Kâşgarî Camii’nde cuma
namazı kıldırırdı. Diyanet İşlerinin 1927’deki talimatıyla hutbelerin Türkçe
okunması mecbur edildiği için, hutbeden evvel minberde “Bugünkü hutbemiz
şöyledir” diye Türkçe bazı nasihatlerde bulunurdu. Sonra asıl Arapça hutbeyi
okurdu. Türkçe ifadeleri Arapça hutbeye karıştırmazdı. Seyyid Abdülhakim Arvâsî
Hazretleri’nin Kâşgarî Camii minberinde îrâd ettikleri bir Türkçe hitâbe metni
şu şekildedir:
Abdülhakîm
Efendi’nin Bir Türkçe Hutbesi, Sevenlerinden Hattat Safî Bey’in El Yazılarıyla
Ekrem Buğra Ekinci’nin Abdülhakîm Arvâsî Kitabından, Alâkalı
Hutbenin Latinizesi
Devâmı
Kâşgarî Dergâhı’nde Şeyhin Evinin Bahçesi -2021 Aralık-
Abdülhakîm Efendi Aynı Bahçede
-Eylül 1939-
Seyyid
Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri hakkında yazılmış bir şiir:
Menba-ı feyz
u me‘ânî meclis-i Şeyh Hakîm
Menzil-i kurb-i ilâhî sohbet-i pîr-i Hakîm
Melce-i bîçâregândır derde dermândır Hakîm
Ma‘den-i irfân nûr-i subhân sırr-ı Kur’ândır Hakîm
Secdegâh-ı
sâlikândır pîr-i pîrândır Hakîm
Âşinâ-yi perde-i esrâr a‘yândır Hakîm
Kıblegâh-ı sâfiyândır lutf-i Yezdândır Hakîm
Nâşir-i bûy-i Muhammed bir gülistândır Hakîm
Kâşgarî Dergâhı Şeyhleri Listesi: