Lâ ilâhe İllallâh
Bekâ mülküne ey şâhım bu meşhed tahtgâh
oldu
Başımda Nakşibendî efseri zerrîn külâh oldu
Ey Şâhım, bu kabir bana, sonsuzluk
aleminin taht yeri oldu
Başımda da Nakşibendî tâcı altın bir külah gibi oldu
Vukûf-i kalble iksîre meylim yoğdu âlemde
Tevekkül ile istiğnâ cihânda intibâh oldu
Kalbin sırlarına vakıf olmak yolundan
önceden haberim yoktu
Allah’a tevekkül ve cihandan gönlü çevirme bana bir uyanış oldu
Sefer kıldım vatandan hûş-der-dem ile
dalmışken
Refîkim Hazret-i Kur’ân delâil-i harc-ı râh oldu
Her nefesimi Allah’ı hatırlayarak alıp
vermeye dalmışken yolculuğa çıktım
Bu çıktığım yolculukta arkadaşım ve azığım Hazret-i Kur’ân oldu
Bi-hamdülillâh cihânda pâdişâhdan minnettim
bitti
Gam-ı dünyâ ferâmûş künc-i vahdet cilvegâh oldu
Allah’a çok şükür ki artık padişaha minnet
duymaklığım bitti gitti
Dünya sıkıntıları unutuldu, vahdet köşesi görünülen yer oldu
Alıp gönlüm cihândan zikr ile tevhîde meşgûl
iken
Yetişdi sırr-ı zikrullâh “nidâ-yı Küll” hitâb oldu
Gönlümü bu dünya düşüncelerinden alıp zikr
ile tevhîde meşgul iken
“Küll-i Nefsin zâikatü’l-Mevt” nidâsı hitâb olundu ve zikrullahın sırları yetişti
Sâbıkan attârlar kethüdâsı Hâcı Abdî Ağazâde
Merhûm ve mağfûr Muhammed Tâhir Efendi rûhiçün Fâtiha
Fî 14 Rebîülevvel Sene 1261
[23 Mart 1845]
Latinize ve İzah: @emiralidemirel
No comments:
Post a Comment